21 Mayıs 2012 Pazartesi

Geçmişten bugüne Kızılay (Ankara)

Bugün dişçimden çıktıktan sonra Kızılay'da bir süre amaçsız dolandım. Hayat biz bir yerlerde bir şeylerle uğraşırken akıyor. Leylakların tomurcuklanma çağını ilk kez bu sene fark etmiştim. Çalışma hayatından kalan boşluklarda telaşla bazı işler, alışverişler için çoğu kez belli yerlere giderken çevremde olan bitenleri çoğunlukla ıskalamışım. Bugün Kızılay'ın merkezindeki gökdelenin giriş katının tümüyle değiştiğini görmek etkileyiciydi. Kızılay'ın merkezindeki bu binanın alt katının Atatürk Bulvarı cephesi Kızılay Postanesiydi yakın zamana kadar. Ziya Gökalp Caddesi tarafı da Gima Magazası’nın girişiydi. Ankara'nın bir numaralı buluşma noktasıydı bu iki giriş noktası. İkisinden de birbirine geçiş vardı. Ankara'nın o birdenbire indiren sağanak yağışlarında binanın girişlerindeki geniş boşluklar ile bu koridorlar Ankaralıları yağmurdan korurdu. Gima Mağazası bir üretici birliğinin mağazası olarak başlamış, zamanla bir çok kurum gibi özelleştirilmişti hatırladığım kadarıyla. Uzun yıllar Ankara'nın en büyük, içinde her şeyin bulunabildiği belki de tek süpermarketiydi. Girişi postaneye göre biraz daha içte olduğu için o geniş ve örtülü alanda, yağmurda ıslanma ihtimaline de karşı belki daha şanslı olduğundan her zaman buluşmak için bekleyen daha çok sayıda insan olurdu. Tabii ki çoğu sevgililerini bekleyen genç kızlar, genç erkekler, öğrencilerdi. Ben de öğrenciliğimi ve gençliğimi Ankara'da geçirdim, demem o ki ben de kim bilir kaç kez gökdelenin önünde hayat yolculuğunda birlikte yol aldığımız, hayatı birlikte tanıdığımız sevgili arkadaşlarımı bekledim. Ve Gima'nın dört katının üstündeki Set Kafeterya... Dönemin kaliteli lokantalarından biriydi. Açık teras kısmında oturunca Kızılay'ın koşuşturmasını kuşbakışı izleyebilirdiniz. Kim bilir burada kaç kez yemek yedim, kutlamalara katıldım, müzik dinledim. Keşke filmi geri sarıp yaşadıklarımı izleyebilsem. Bugün önünden geçerken gökdelenin meydana bakan köşesinin her iki yanında da eskiden hiçbir iz kalmadığını gördüm. Gima'nın akıbetine PTT de uğrayınca Kızılay Postanesinden de eser kalmamıştı. Set Kafeterya çoktan kaybolmuş. Gökdelenin tüm giriş katı camlarında "Kiralık dükkan" yazılı boş, ruhsuz dükkanlarla kaplıydı. Mümkün olduğunca çok dükkan elde edebilmek için olmalı, dükkanlar bitişik nizamda dizilmiş, yağmurda altına sığınacak giriş kalmamıştı. Sahi, o binaya nereden girilecekti, gözümden kaçmış olmalı. Yarın dolduğunda da bolca yabancı zincirlerin şubeleri olan tıkınma ve giyim mağazalarıyla ruhsuzluğunda değişen bir şey olmayacağına eminim. Gökdeleni 85 yaşlarında bir kişinin alıp otel yapacağını duymuştum. İnsan yaşlanınca geçmişteki yaşanmışlıkların daha bir değer kazandığını düşünürüm. Gökdeleni alan amcam acaba hiç bu binanın önünde sevgilisini, bir arkadaşını bekledi mi? Gima'dan yakınlarına hediye aldı mı? Kızılay Postanesinden yakınlarına telgraf çekti mi? Eminim bunlardan en azından birini yaşamıştır. Ve Ankara'da yaşayan, Ankara'dan gelip geçen herkesin hafızasında yer eden bu mekanlar yok olurken gökdelenin yeni sahibi olarak acaba hiç içi sızladı mı? Kızılay’daki gökdelen artık eski gökdelen olmayacak. Kişisel, toplumsal tarihimizde yeri ise aynı. Değişen sadece gökdelen olsa. Bizim kişisel defterlerimizden kaç sayfa yok olup gidiyor her geçen gün. Bugün de sağlıklıyım, bugün de sevdiklerim, sevenlerim var, yaşamdan zevk alabiliyorum diyebiliyorsak ne mutlu bize.